ps: I love you

Yine günler çok hızlı geçiyor,yine hiç bir şey yapmaya vakit yok,derin filmler izleyip üzerinde düşünmek hatta daha önce izleyip izler bırakanların üzerinde çalışıp yazmak istiyorum ama bunun için biraz daha vakit lazım.Henüz bu çok istediğim yeniliği hayatıma oturtamadım ,planlamam gerek sanırım bunu da her şey gibi…

Aslında belki de bu filmi yazmazdım,antreman olarak kabul ediyorum,genelde böyle romantik komedileri izlemeyi tercih etmem, ama bu filmle ilgili güzel yorumlar almıştım.Kısaca özetlersem ortahalli bir hayat süren aşk evliliği yapmış hafif çılgın bir çiftin hayatı inişli çıkışlı ama had safhada aşık devam ederken,erkek olan aniden hayatını kaybeder ve çok sevdiği eşi için ölmeden önce hayatını yönlendirecek mektuplar yazmıştır.Bu mektuplar zaman Ps.I love you aslında diğer romantik komedilere oranla daha farklı yaklaşmış olaya,çok da 15. dakikadan sonunu anlatır cinsten değildi en azından,başlangıç bölümü dizi girişi tadında olsa da eğlenceliydi.Yalnız benim Gerard Butler’i farklı görmekle ilgili bir problemim var sanırım ,hemen aklıma 300 Spartali geliyor ve ne kadar farklı gözüktüğünü düşünüp ekranı kaçırıyorum. Filmin ilk 10 dk sonra sevecen çılgın bar şarkıcısına çok da yakışır bir oyunculuk olduğuna karar verdim.Hilary Swank da daha sert ve daha ağır rollerin kadını hep benim için.Ama kusursuz görüntüsü her role çok yakışacak cinsten. tam bir romantik komedi filmindeydik ;huysuz çocuksu karısına çok aşıktı bu adam.Tempo hızlı değişti başta ne olduğu seçilemeyen bir cenaze töreni,cenaze mi yoksa anma gecesi mi diye düşünürken çok da önemli olmadığına karar verdim,esas oğlan ölmüştü …Filmdeki en başarılı anlatım kocasının ölümünden sonra kadının yaşadığı depresyon ve karakterle uyumlu verdiği tepkilerdi.Hikayenin bu kısımı çok duygusal ağlatıyor bazı sahneler insanı, ama filmin mükemmel anlatımından ya da dramatize edilmiş olmasından değil olayın çok gerçek olmasından…Böyle şeyler yaşadığınızda sizin de aynı şeyleri yapabileceğinizden…Ölü eşten gönderilen mektuplar çok fazla organize edilmesi gereken bir olay…Fakat dikkatimi şu çekti filmi izlerken bunları kimin organize ediyor olduğu konusunda hiç meraklanmadım.Zaten bu isteniyordu önemli olan mektupların nasıl gönderildiği değildi bu film için, bu noktada ilerleyiş gayet başarılı.Ama bu fikri çok da sevmedim , çok can acıtıcı , çok anlamsız bir bekleyiş ve dipten çıkamama durumu.mektupların sonuna yaklaştıkça sıkıldığımı hissettim.Bu tarz filmleri düşünecek olursak sonu hiç de fena değildi.Klasik central park manzaralı son mektup sahnesi hafiften aaaa dedirtebilir.Kim inanırdı ki damadını sevmeyen kayınvalidenin o organizasyonun başını çekebileceğine?…Sonuçta barda çalışan sevimli adamın kucağına atlayan kızımızın mutlu sona erişeceğini düşünürken Irlanda ‘daki sıcak son daha hoşuma gitti.Anneli kızlı çifte aşk kokusu çok klasik olsa da böyle sweet romantic film için yakışır bir son olmuş.
Sonuç olarak izlenebilir bir film ve bu tarz filmleri sevenler için keyif verecek bir anlatım.

1 thought on “ps: I love you

    e.beyazid

    (14 Temmuz 2009 - 10:53)

    keşke okumadan izleseydim filmi.güzel yorumlamışsın.teşekkürler.

Yorumlar kapalı.