Türk sinemasının komedi anlayışı son iki yıldır Recep İvedik furyası ile değiştiğinden beri ,bu artık hep böyle gidecek diye düşünür olmuştum.Şöyle insani,sakin komediler izlemeyeli çok oldu.
Çanakkale’li Hüseyin,tam böyle birisi işte,kendi halinde,saf ,sanatkar.Firuzan’dan da çok var İstanbul’da,aşinayız böyle starlara.Peki neye gülüyoruz biz bu filmde?
Genelde ünlü komedyenlerin filmlerinde karakter ,ismin altında ezilir ama bu filmde Ata Demirer şov yok.Bütün film tüm sadeliğiyle klarnetçi Hüseyin var.Ata Demirer Hüseyin’i oynamamış.Hüseyin olmuş.Biz de Hüseyin’e gülüyoruz.Firuzan rolünü senaryoda okusanız,aklınıza hiç Demet Akbağ gelir mi?Demet Akbağ o kadar usta ki Firuzan’ı üzerine giyince hiç eğreti durmuyor.
Filmden anladığım başka bir nokta ise Ata Demirer’in müziğe olan aşkı.Türk musikisi mezunu olan Demirer ,belli ki mesleğini çok seviyor,müziği de işinin yanında yapmak istiyor.Müzikal performans yeteneği çok üst düzeyde.
Filmin doğallığı biraz da çekilen mekanların doğallığından geliyor.Geyikli filmde çok naturel bırakılmış,hiç makyajlanmadan ,pazarlama unsuru yaratılmadan ekrana geçmesi,ordaki yaşamı ve insanları çok sıcak kılmış.İstanbul çekimleri de bar sahneleri hariç tam olması gereken yerlerde.(bir komedi filminde de performans sahnelerinde o kadar abartı olmalı)
Olay örgüsü çok da karmaşık olmayan seyirciyi yormayan ,kullanılan dilin yöresel özelliklerini ,abartısız olarak izleyene geçiren,bütün bunları yaparken de ,bazen gözümüzden yaş gelene kadar bizi güldüren düzeyli ,renkli bir film.
Sinemaya gidin ,izleyin.Film gişe yapsın.Zaten senelik sadece 8 milyon izleyici toplayan Türk sinemasının en azından en çok izlenen ilk üçü böyle filmler olsun be yaw….