Jamie Foxx vs.Ray Charles

Benim Ray Charles günlerim gelir bazen Mess Around’la başlar Georgia on my Mind ile devam ederim.Hep de Jamie Foxx’un müthiş performansı kare kare aklıma gelir.Biyografi filmleri çoğu zaman izlerim.Ama Ray’in yeri ayrı.2005 yılında bu uzunca ve derinden acıklı filmi iki gün arayla iki defa izleyip,şahsi Oscar’ımı ona vermiştim.Jamie Foxx’un heykeli almaması zaten mümkün değildi.(Hoş Akademi […]

Water for Elephants:Robert Hatırına

Yazıya girmeden hemen filmin Türkçe çevirisinden dem vurayım.”Aşkın Büyüsü”(Filler için Su diye gelse ne olacaktı? kitabın Türkçe çevirisi de bu zaten) diye sinemalara gelen film aslında Sara Gruen best-selleri “Water for elephants” romanının beyazperde uyarlaması. Water for Elephants tabi ki Robert Pattinson’un kaymağını yer.Chris Waltz’u da izleyip vay be adam bu kötü film de bile […]

Kosmos

Beyazlar içinden koşarak gelen tuhaf adam derede boğulmak üzere olan kardeşini kıyıya çıkartıyor, daha sonra neredeyse ölmüş çocuğu kucaklayarak adeta ona yeniden hayat veriyor. Telaşlı görünen bu yabancının yanından korkuyla karışık bir aşkla ayrılıyor Neptün (Türkü Tuna). Karlarla kaplı Kars’ın derdi sınırın açılıp da ‘ötekilerin’ şehre girip bu kendi halinde şehri de ötekileştirmesi. Herkesin birbirini […]

Bireysel hayat üzerine sert eleştiri:127 saat

Aron Ralston adlı bir sporcunun yaşadığı bir kazadan kurgulanmış 127 saat filmi ile ilgili yazım,hikayenin bilinirliği sebebiyle spoiler gözönünde bulundurulmadan yazılmıştır.Hikaye hakkında herhangi bir bilginiz yoksa yazıyı filmden sonraya saklayabilirsiniz. Bir stadyum dolusu insan,Kabeyi tavaf eden hacılar,sokaktaki kalabalık,metroya binenler,bunları neden izlediğimiz çok da umrumuzda değildi filmin en başında.Birarada olan ama kendileri için birşeyler yapan insanlar…Nerden […]

Bir enkazdan Kral yaratan adam:King’s Speech (Zoraki Kral)

Bu sene Akademi Adayları güçlü,King’s Speech ise 12 dalda adaylığı ile en güçlü adaylardan birisi.İngiltere kralı VI. George’un kraliyet mücadelesinin çok şahsi kısmına ışık tutan film,sakin hikayesiyle bütün yükü oyuncuların sırtına yüklemiş bir biyografi.Hal böyle olunca tabi ki gözler Collin Firth’in üzerinde oluyor.Javier Bardem’in Biutiful’daki performansı gönlümü fethetmiş olsa da Collin Firth bu sene heykelciği […]

The Kids are All Right

Kendisi 2011 Oscar’ının en sessiz sedasız yapımlarından,ortalığa bomba gibi düşmüş bir adet İnception onu ezip geçen Black Swan,çok güçlü bir biyografi King’s speech konuşulurken,bu eğlenceli filmi izleme isteğimi durduramadım.Bu filmi izleyene kadar Natalie Portman’ın heykelciği alacağından çok emin olan ben,Annette Bening’in performansıyla karşık duygular içerisindeyim. Eşcinsel bir çiftin,çocuklarıyla yaşadığı mutlu hayata gölge gibi giren bir […]

Otel odalarını sever misiniz? 1408

Az kalsın hatırlatmayı unutuyordum.1408’i izlemeyin.Bırakın o sadece Stephen King’in romanı olarak yazıda kalsın sizler için.Nasılsa Stephen King her şekilde okunur. Açık söyliyeyim,Samuel L. Jackson’u severim.Güzel afişte onun da suratını görünce,(King okuyarak büyüdük tabi bir de) filmi izlemek kaçınılmaz diye düşündüm,John Cusack’ı hiç korku öğeleriyle düşünmesem de.Zaten kendisi de hiç korku öğeleriyle takılmadı.Acınası zavallı madur yazar! […]

Coen Kardeşlerden yine ciddi bir iş:A serious Man (Ciddi Bir Adam)

Film başladığı anda dedim ki yanlış şey mi izliyorum?Bu süpriz açılış beni bozguna uğratırken,Coen  Kardeşler izlediğimi hatırladım,süprizlere açık olmak lazım. Bu tamamen bağımsız görünen açılış parçasından sonra,tahmini 1960lara gidiyoruz,çoğunlukla Yahudilerin yaşadığı,prefabrik görüntülü,iddiasız,çubuk antenli evlerden oluşan bir Amerikan kasabasında buluyoruz kendimizi.Bir üniversitede fizik profesoru olan Larry Gopnik,bu kasabavari yerde karısı,oğlu ve kızı ile ikamet etmektedir.Üstüne kalıcı misafir […]

New York’ta Beş Minare

New York’ta beş minare! Evet gerçekten ilgi çekici bir film adı.Eminim ki bu ismi merak edenlerin sayısı da hiç az degil.E tabi filmi izleyince filmde çokça bahsi geçen,memleket hasreti ile hayalleri süsleyen Bitlis ile,yörenin meşhur türküsü “Bitlis’te beş minare” ye gönderme yapılmış olduğunu anlıyoruz.Peki Bitlis bu filmin içine niye girmiş onu bilmiyoruz.Kendi adıma tahmin yürütüyorum,sırf […]

Social Network:Biz arkadaş kazanırken,Mark ne yapıyordu?

Tabi bir Fight Club kadar sanat eseri değil,Seven kadar dahiyane mi? Zodiac ‘a benzeten oldu mu kurguyu? David Fincheri severim.Hatta çok severim.Ne zaman Fincher izlesem,bir anda mualif oluveririm.Neyle savaştığımızı sorgulamak isterim.Ama Fincher da insan değil mi? O da güncel seylere el atmak istemiş belli ki,yüzyılın icadı (!) facebook hikayesi eline düşmüş e adam bunu değerlendirmesin […]