Jason Reitman’a Juno’yu izler izlemez kanım ısınmıştı.Özünde Komedi olan bir filme sosyal içerik eklemek hiç de kolay değildir.Reitman sistemi kimseciklerin gözüne sokmadan eleştirirken,çok keyifli,çok komik,çok dramatik bir film çıkartıvermişti ortaya.
“Up in the Air” da vizyona girdiğinde Jason Reitman imzasını görünce pek bir heveslendim.Sonra da Oscar adayları arasında görülünce ümitlendim.
Filmi izledikten sonra üzüldüm.
Konu şu ki film kötü bir film değil ama bu film ne için Oscar’a aday olmuş? Hadi filmi geçiyorum,George Clooney tamam yakışıklı filan da niye en iyi erkek oyuncu dalında aday gösterildi?
George Clooney ne yapıyor bu filmde:
Giysilerini katlıyor
Valiz taşıyor.
Xray dan geçiyor.
Çömez elemana hayat dersi veriyor.arada da frees tyle takılıp uçan arkadaşı ile sevişiyor.Aman ne şevişmek!!!
Filmde oyunculuk adına ümit vaad eden tek şey Anna Kendrick.Alacakaranlığın figüran kadrosunda sonra böyle bir rolle Oscar adaylığı ciddi bir ilerleme bence.
Bütün bu negatiflikleri atıp konunun bütününe bakınca filmin Global krizin Amerika’da da tavana yükseldiği döneme denk gelmesi tesadüf değil,sistemi eleştirmesi,kariyer bağımlılığı,insanların yanlızlığı ve yanlız kalmayı marifet sanmasından tutun da ,teknolojinin iş hayatındaki saçmalıklarında kadar bir çok sosyal mesaj veriyor film.Aile ve evlilik kavramlarının değerini kaybetmesinin ne kadar kötü olduğunu gözümüze gözümüze sokuyor.Aşk meşk 3D aksiyon filmleri derken ,kaygısı böyle mesajlar vermek olan filmleri de izlemek önemli diye düşünüyorum.Bu açıdan bakınca Up in the Air tamamen sosyal bir film.Aşkı meşki araya sıkıştırmış,kendi halinde vizyona girse eminim çok daha iyi eleştiriler alırdı.Bu Oscar iddiası bu filme fazla gelmiş.”Up in the Air” ‘a mecburi iniş yaptırmış…
Not: Adaylıklara 5 filmle devam edebilirdi sayın Oscar jürisi.10 filmi aday gösterdik işte böyle oldu.