Az kalsın hatırlatmayı unutuyordum.1408’i izlemeyin.Bırakın o sadece Stephen King’in romanı olarak yazıda kalsın sizler için.Nasılsa Stephen King her şekilde okunur.
Açık söyliyeyim,Samuel L. Jackson’u severim.Güzel afişte onun da suratını görünce,(King okuyarak büyüdük tabi bir de) filmi izlemek kaçınılmaz diye düşündüm,John Cusack’ı hiç korku öğeleriyle düşünmesem de.Zaten kendisi de hiç korku öğeleriyle takılmadı.Acınası zavallı madur yazar!
Looser kitap yazarımız Michael,bir kaç güzel kitaptan sonra,korku hikayeleri yazan bir ucuzluk serisi yazarı haline gelmiştir.Belli ki Michael mutsuz,geçmişinde kötü bir kaç hayat hikayesi var.Bu yazar karakterine hiç şaşırmıyoruz tabi.Stephen King okuyanlar bilir,King’in en sevdiği baş karakter,korku kitapları yazan sorunlu yazardır.(Sanırım bu kendisinden çok şey içeriyor)Filmin süresi taş çatlasa iki saat bilemedin 3 saat olacağı için,Michael hakkında hiç karakter analizi yapılmadan,ne olmuş ne bitmiş anlamadan kendimizi onun ne idüğü belirsiz iç dünyasında buluveriyoruz.
Af buyurun dağınık senaryodan ben de dağıldım.Filmi şöyle bir özetlemeden konuya girmişim.Michael perili otelleri,perili şatoları gezip gezip hikayeler yazan bir yazardır.Dolphin otelin 1408 nolu odasından haberdar olunca orada da bir gece geçirmek ister.
Paldır küldür 1408 numaralı odaya yerleşmeye giden Michael,Otel müdürü Colin ile yaklaşık 5 dakikalık bir konuşma yapıyor.Colin kim mi? Samuel L. Jackson,kararlı,sert ve cüretkar otel müdürümüz.Sonra görüyor muyuz onu bir daha,evet cüceden hallice minibarın içinde.Eeeee,o koskoca afişte neden var o zaman?İşte etkili PR,pardon pardon şu taraftan bakalım,filmde başka oyuncu var mı? O zaman tabi afişi doldurmak adına yapılacak doğru bir hareket.
Dağınık odada ( oda gayet toplu aslında,odadaki hayaletlerin kafası dağınık) sanrıları ile1 saat geçiren Michael,aslında rüyada mıdır?Gözlerini açınca biraz şaşırırız.Şaşırmayı bırakın biraz kızarız.Öff bunun için mi izledim ben bu filmi diye.Sonra tekrar birşeyler olur.Aslında film güzel bir manevra yapar.Fakat amaç korkmaksa ya da korku filmi izlemekse,yanından bile geçecek bir durum yok ortada.
Bir yanım bir an söyle düşündü.Acaba Stephen King demode mi kaldı artık? Onun korku hikayeleri Ringulardan,Blair Witchlerden,Paranormal Activitylerden sonra çöpe mi gidiyor?Sonra düşündüm ki hala en iyi korku filmleri içinde yer alan Shinning gibi hikayelerin babasına haksızlık etmeyelim.Gerçi o hikaye Stanley Kubrick elinde hamur gibi yoğurulmuştu.filmden sonra Stephen King bu durumdan çok sikayet edip,Stanley Kubrick’le arayı bozmuştu…Acaba 1408’i izlediğinde ne düşündü?