Ferzan Özpetek’in beni bu kadar güldürebileceği hiç aklıma gelmezdi.Ama onun yeteneğine o kadar güveniyorum ki bu farklı tarz bile şaşırtmadı beni.Ferzan yapar! Herşeyi en ince ayrıntısına kadar işler.Size de sadece arkanıza yaslanıp keyfini çıkarmak kalır.Bugüne kadar çektiği filmlerde hep derin bir hüzün,yaralı bir aşk hikayesi olmasına rağmen,yüzümüze gülücük konduran sahneleri de serpiştirivermişti aralara.Ama Serseri Mayınlar farklı.Serseri Mayınlar,hüzünlü bir iç karmaşası,tutkulu ama imkansız bir aşk hikayesi,karmaşık ama sevgil dolu bir aile ilişkisi…Bütün bunları bize izletirken de bazen kahkahalara boğan keyifli bir durum komedisi.
Romada okuyan Tommaso,Lecce gibi küçük bir İtalyan şehrinin zengin ailelerinden birinin oğludur.Bölgenin makarna üreticisi köklü ailenin işlerini büyük ağabey Antonio babasıyla beraber yürütmektedir.Okulu bitiren Tommaso’nun da fabrikaya ortak olması için çalışmalar başlar.Fakat Tommaso Roma’da çok farklı şeyler hayal etmektedir.Tek istediği yazar olup,sevgilisi ile birlikte Roma’da yaşamaktır.Ayrıca herkesin atladığı küçük bir ayrıntı vardır.Bu köklü Lecce ailesinin küçük oğlu gaydir.Bu durumu ortaklık yemeğinde açıklamaya kararlı olan Tommaso konuyu ilk olarak abisiyle paylaşır.Fakat yemek tam bir faciaya dönüşür…Ortada çok daha büyük sürprizler vardır….
Ferzan Özpetek’in oyuncuları vardır.Kendi castı olan yönetmenleri hep beğenmişimdir.Farklı filmlerde farklı karekterleri oynasalar da yönetmenle aralarındaki uyum filmin başarısını bir kat daha artırır.Ferzan özpetek dde çoğu filmin de aynı oyuncularla yol almayı seçmiştir.Ferzan bu sefer Serrasız, bu filmde yeni yüzleri görüyoruz ama belli ki Özpetek onlarla da uyumu saniyede yakalamış.Takip edebildiğim kadarı ile İtalyan sineması çok başarılı genç oyunculara sahip.
İşte böyle kendi halinde ama bir o kadar da karmaşık bir aile öyküsü var karsımızda.Renkli insanları yine biraraya getiren Ferzan,karekterlerle kurduğu öyküsünü,duygularla süslüyor.Daha önce de çoğu kez eşcinsel ilişkileri perdeye taşıyan Ferzan Özpetek olaya hiç bu kadar espiritüel yaklaşmamıştı.Gülmekten kırılacağınız,müthiş doğallıkta diyaloglarla taçlandırılmış zengin bir metni var bu filmin.Büyükanne üzerinden göndermelerle,flashbacklerle anlatılan hikayenin,hırçın bir kız kahramanı da var.Umutsuzca aşık ama bir o kadar mantıklı.Çok gerçek hayatlar izlerken,çok masalsı hikayeler de dinletiyor Özpetek bize.Ahenk içinde dans ede ede bir film izliyorsunuz.Filmde bir eşcinselin gizlediği hayatıyla,sürdürmesi gereken hayatı arasındaki gel gitleri de tüm sadeliğiyle ortaya koyuyor yönetmen.
DIKKAT SPOILER!!!
Hatta bir ara aman tanrım bir kıza mı aşık oluyor bu çocuk!!! diyecek gibi oluyorsunuz.Ferzan Özpetek hakkında çok şey bilmiyorsanız bu tatlı aşk için umut bile besleyebilirsiniz.
Abartmadan da söyleyeyim,öyle bir intihar kurgusu var ki filmde,o bile zamanında,o bile huzurlu,o bile çok orjinal.(bilmem belki de abarttım 🙂 ama gerçekten ince bir düşünce)
Veee baştan aşağı o coşkulu dil İtalyanca ile izlediğiniz filmin sonunda adeta bir tiyatro oyunu sona eriyor. Özpetek’in, filminin tüm karakterlerini ve zamanlarını birbirine geçirdiği parti sahnesinde çalan Sezen Aksu şarkısını filmin ardından döne döne 15 dakika daha mırıldanıyorsunuz…
Memleketime çoktan bahar gelmiştir
Başakları şimdiden göğe ermiştir
Dağlarını gelincik basmıştır
Yer, gök ve yürek çiçek açmıştır
Kirazlar olmadan tez vakitte
Asmanın sürgün veren dallarında
Nergisin, zerenin taç yapraklarında
Seninle baharı kutlamaya geliyorum
başımı omzuna yaslamaya
Hayata yeniden başlamaya
Bağında, bahçende, pınarlarında
İçimi yıkamaya geliyorum
Caddelerinde kızlarla oğlanlar
Oynaşıyordur şimdi, ah! hem de nasıl
Başlayan, biten, tazelenen aşklar
Başlıyor ömrümüzde yeni bir fasıl…