Elimizi sallasak çarptığımız animasyonlardan ya da görkemli kraliyet döneminden,saraylardan bahsetmiyorum.Kostüm olarak da değil de filmin ruhuna uygun nasıl giyinilir onu düşünüyorum.Nerden çıktı derseniz kısaca anlatayım:
Şu meşhurrr filmimiz Twilight ‘in çekimleri esnasında yapılan bir röportaj da yönetmen Catherina Hardwicke oyunculara kendi kıyafetlerini giydirdiginden bahsediyordu.Şu benim montum ,şu benim gömleğim falan gibilerinde.Dur bir bakayım şu kıyafetlere dedim.Neler giyermiş bizim yönetmen? Zaten Twilight öyle mini bütçeyle çekilmiş,vasat görüntülü,yanlış açılarla dolu,kötü makyajlı bir teenage filminden ötesi değildi.(tabi kazandırdığı paralar konusuna girmiyorum.Allah yürü ya Kulum desin!) Hardwicke’de filmi kotarmışmıydı ki de ,bir de moda tasarımcılığına soyunsun!
Hep yağmurlu kasabamızda kapalı hava fonlu filmde kıyafetlerde bir o kadar iddiasız ve pasteldi.Asıl kız Bella’nın “kahverengi eşofman üstü ve vasat jean giymesi de cabası.Sonra düşündüm ki Bella zaten öyle bir kız değil mi? Edward’a zaten ne giyse yakışacak e adam zaten 100 yaşında biraz da demode olmalı tabi.Hakkını yemiyeyim Hardwicke’in neyse “o” olmuş kıyafetleri…
Bu gözle bakınca bazı filmler var ki hakikaten giyimleriyle ne olduklarını anlatabiliyorlar.Özel kostumler gerektirmeyen filmler için giyim kuşam olayı nasıl organize ediliyor (herkes Hardwicke gibi yapmıyordur tabi.)bunu biraz çalışmam lazım,ama olayın bu organize boyutunu geçersek,gözüme kıyafetleriyle çok şey anlatan nice film vardır.
Bakın hemen çok yakın bir örnek vereyim.Tom Ford zaten hali hazırda modaci iken,bir de film yönetmenliğine soyunmuştu.A Single Man,Tom Ford’un çok başarılı işleri arasındandır bence.Ayrıca bu film kesinlikle Tom Ford’un moda tasarımcısı kimliğine muhteşem göndermeler yapıyor.Ah Colin Firth’e bir bakın.O Gucci takımlar için de nasıl da jilet gibi duruyor.Hictchock’un Psycho filminden Vera Miles’in devasa gözleri eşliğinde sigara içtiği delikanlı’nın kıyafetlerine takılmadaık mı diyeceksiniz yani bana.Bırakın kıyafetleri bir kenara evlere eşyalara bakın,hatta George’un tuvaletine göz atın.Tom Ford baştan aşağıya tasarımcı kimliğiyle etrafı adeta misafir gelmeden önce düzeltmiş gibi.
Zamanın da çok keyifle izlediğim,müzikal anlamında bile değerlendirilebilecek,Ezel Akay’ın Nerdesin Firuzesi ise Türk Sineması için deneysel işlerden biri sayılabilir.Filmin giysilerine evet kostüm olarak bakmak da fayda var.Dili var bu kıyafetlerin,Neredesin Firuze’nin o masalsı,gerçek olamayacak kadar naif ruhunu yansıtıyor bize.Batmış ama umudu olan insanların iç renklerini gözümüze sokuyor,aynı zamanda da yer almak için cabaladıkları rengarenk pırıltılı dünyanın dış görünüşü hissettir miyor mu?
Hele o altın rengi kıyafetlerle Ya evde yoksan’ı seslendirdikleri sahne,Melek gibi beyazlar içinde süzülen Firuze’yi altınlarla etkileme çabası.Her şey masalsı bir Kitchlik içinde.Yeşil gelinlik,kırmızı takım elbise,kanatlı kıyafetler…Ata’nın bornozu bile…Tabi bu noktada film içinde ciddi bir kostüm tasarımı söz konusu.gündelik kıyafetlerle hikaye nasıl anlatılır görüyoruz.Filmin Kostüm tasarımı Naz Erayda’ya ait.
Fight Club’da Tyler Durden’in üzerindekilerine bir bakın.Tyler var mı yok mu tartışması yapmadan giyim tarzına bakın.Böyle bir insan olabilir mi? Şüphesiz Brad Pitt’in kariyerindeki en sert ve en başarılı performanslarından birisi olan Tyler’in hiçliği bence kıyafetlerinde de göz kırpıyor…(aslına bakarsanız Brad Pitt’in üstüne her giydiğini çok iyi taşımasından da kaynaklanıyor biraz da bu hehe 🙂 )
Tabi başta düşündüğümüz şeyi bir anlamda çürütmeye başlıyor beynim,yani günlük hayatta olsa bir filmde giyilen herşey kostüm adı altında mı düşünülmelidir?Acaba 80’li yıllarda yeşilçam sinemasının en hareketli günlerinde Tolga Savacı pamuklu sweatshirtini göbek altındaki kot pantolunun içine sokup üstüne bir de kumaş pantolon kemeri takarken, görsel olarak bu sorgulanıyor muydu hiç bir fikrim yok tabi.Ya da Serpil Çakmaklı saçları kopacakmış gibi sımsıkı toplayıp plastik kelebek tokasını takarken bu bir imaj mıydı?
Tamam çok da uçlara kaçmadan,sınırlı bütçelerle çekilen fenomenlerimizi bir kenara bırakıp,olaya bir de her kıyafet kostümdür gözüyle bir bakış atalım.Tabi bir de oyuncular ve üzerine cuk diye oturan kostümler var,çok da iddialı olmasın ama ben şu ana kadar nicholas Cage ve deri ceketi kadar iyi bir ikili daha görmedim diyebilirim ( bknz:gone in sixty seconds) Tabi Heath Ledger’in Joker’inin mor takımını unutmazsak.Bir kez daha dile getirmemin hiç bir sakıncası yok bence.
Beyazperdenin en iyi Joker’iydi kendisi herşeyiyle..Bir kez daha RIP!
bu örnekleri aklıma geldikçe editlerim.Bu yazıda çok uzun soluklu yaşayan bir yazı haline geliverir! 🙂
dip not:Çok çok iyi işler çıkarmış Colin Firth’in de Bridget Jones’un günlüğündeki yılbaşı kazaklı halinin beynime kazınmış olması özellikle Kral mertebesine yükseldikten sonra biraz talihsiz ama çok sevimli 🙂